| 1 |
abbauen |
azaltmak / sökmek |
Fiil |
Die Regierung plant, bürokratische Hürden schrittweise abzubauen. |
Hükümet, bürokratik engelleri adım adım azaltmayı planlıyor. |
| 2 |
abwägen |
tartmak / değerlendirmek |
Fiil |
Bevor eine Entscheidung getroffen wird, müssen sämtliche Risiken und Chancen sorgfältig
abgewogen werden.
|
Bir karar verilmeden önce tüm riskler ve fırsatlar dikkatlice değerlendirilmelidir. |
| 3 |
anregen |
teşvik etmek / uyarmak |
Fiil |
Die aktuelle Debatte regt zur kritischen Reflexion über politische
Maßnahmen an. |
Mevcut tartışma, politik önlemler üzerine eleştirel düşünmeye teşvik ediyor. |
| 4 |
auffallen |
dikkat çekmek |
Fiil |
Es fällt sofort auf, dass die wirtschaftlichen
Indikatoren
stark schwanken. |
Ekonomik göstergelerin ciddi şekilde dalgalandığı hemen göze çarpıyor. |
| 5 |
aufgreifen |
ele almak / değerlendirmek |
Fiil |
Die Studie greift aktuelle gesellschaftliche Entwicklungen
auf und analysiert deren Auswirkungen.
|
Çalışma, güncel toplumsal gelişmeleri ele alıyor ve etkilerini analiz ediyor. |
| 6 |
auswerten |
değerlendirmek / analiz etmek |
Fiil |
Die erhobenen Daten müssen statistisch ausgewertet werden, um valide
Ergebnisse zu erzielen. |
Toplanan veriler geçerli sonuçlar elde etmek için istatistiksel olarak
değerlendirilmelidir.
|
| 7 |
beantragen |
başvurmak |
Fiil |
Unternehmen können finanzielle Fördermittel bei der zuständigen Behörde
beantragen.
|
Şirketler, yetkili makamdan mali destek için başvuruda bulunabilirler. |
| 8 |
befürchten |
korkmak / endişelenmek |
Fiil |
Viele Experten befürchten, dass eine unkontrollierte Inflation die
Wirtschaft destabilisieren könnte. |
Birçok uzman, kontrolsüz bir enflasyonun ekonomiyi istikrarsızlaştırabileceğinden endişe
ediyor. |
| 9 |
begünstigen |
desteklemek / avantaj sağlamak |
Fiil |
Die neuen Regelungen begünstigen nachhaltige Investitionen in
erneuerbare
Energien. |
Yeni düzenlemeler, yenilenebilir enerjiye yapılan sürdürülebilir yatırımları
destekliyor.
|
| 10 |
einleiten |
başlatmak / yürürlüğe koymak |
Fiil |
Die Verwaltung hat Maßnahmen eingeleitet, um die Effizienz der Abläufe
zu
steigern. |
Yönetim, süreçlerin verimliliğini artırmak için önlemler başlattı. |
| 11 |
entfallen |
düşmek / iptal olmak |
Fiil |
Aufgrund technischer Probleme entfallen einige geplante Sitzungen. |
Teknik sorunlar nedeniyle bazı planlanan toplantılar iptal oldu. |
| 12 |
entgegnen |
karşılık vermek |
Fiil |
Der Minister entgegnete auf die Kritik mit einer detaillierten
Stellungnahme. |
Bakan, eleştiriye ayrıntılı bir açıklama ile karşılık verdi. |
| 13 |
erläutern |
açıklamak |
Fiil |
Der Referent erläuterte die komplexen Zusammenhänge des Projekts. |
Sunum yapan kişi, projenin karmaşık ilişkilerini açıkladı. |
| 14 |
erzeugen |
üretmek |
Fiil |
Das Unternehmen erzeugt hochwertige elektronische Bauteile für die
Industrie. |
Şirket, sanayi için yüksek kaliteli elektronik bileşenler üretiyor. |
| 15 |
fortfahren |
devam etmek |
Fiil |
Die Verhandlungen werden nächste Woche fortgeführt.
|
Müzakerelere gelecek hafta devam edilecek. |
| 16 |
gestalten |
şekillendirmek |
Fiil |
Politische Entscheidungsträger gestalten die wirtschaftlichen
Rahmenbedingungen aktiv mit. |
Politikacılar, ekonomik çerçeveyi aktif olarak şekillendiriyor. |
| 17 |
hervorgehen |
ortaya çıkmak |
Fiil |
Aus den jüngsten Studien geht hervor, dass erneuerbare Energien
zunehmend
wirtschaftlich attraktiv werden. |
Son araştırmalardan, yenilenebilir enerjilerin giderek ekonomik olarak çekici hale
geldiği
ortaya çıkıyor. |
| 18 |
ignorieren |
görmezden gelmek |
Fiil |
Die Regierung kann die Warnungen der Experten nicht länger ignorieren.
|
Hükümet, uzmanların uyarılarını artık görmezden gelemez. |
| 19 |
indizieren |
göstermek / işaret etmek |
Fiil |
Bestimmte Symptome indizieren eine mögliche Erkrankung. |
Bazı semptomlar olası bir hastalığı işaret ediyor. |
| 20 |
kritisieren |
eleştirmek |
Fiil |
Die Opposition kritisierte den Gesetzesentwurf scharf. |
Muhalefet, yasa tasarısını sert bir şekilde eleştirdi. |
| 21 |
nachvollziehen |
anlamak / kavramak |
Fiil |
Es fällt mir schwer, seine Argumentation vollständig nachzuvollziehen.
|
Onun argümanlarını tamamen anlamakta zorlanıyorum. |
| 22 |
realisieren |
farkına varmak / gerçekleştirmek |
Fiil |
Viele Unternehmen realisieren die wirtschaftlichen Chancen erst spät.
|
Birçok şirket ekonomik fırsatların farkına ancak geç varıyor. |
| 23 |
reduzieren |
azaltmak |
Fiil |
Das Unternehmen plant, die CO₂-Emissionen nachhaltig zu reduzieren.
|
Şirket, CO₂ emisyonlarını sürdürülebilir şekilde azaltmayı planlıyor. |
| 24 |
regulieren |
düzenlemek |
Fiil |
Die Zentralbank reguliert den Finanzmarkt streng, um Risiken zu
minimieren. |
Merkez bankası, riskleri minimize etmek için finansal piyasayı sıkı bir şekilde
düzenliyor. |
| 25 |
schätzen |
tahmin etmek / değer biçmek |
Fiil |
Experten schätzen den wirtschaftlichen Verlust auf mehrere Millionen
Euro. |
Uzmanlar ekonomik kaybı birkaç milyon euro olarak tahmin ediyor. |
| 26 |
überprüfen |
kontrol etmek |
Fiil |
Alle Daten müssen sorgfältig überprüft werden, bevor sie veröffentlicht
werden. |
Tüm veriler yayınlanmadan önce dikkatlice kontrol edilmelidir. |
| 27 |
umsetzen |
uygulamak / dönüştürmek |
Fiil |
Die vorgeschlagenen Maßnahmen werden zeitnah in die Praxis umgesetzt.
|
Önerilen önlemler zamanında uygulamaya konulacak. |
| 28 |
unterstreichen |
vurgulamak |
Fiil |
Der Experte unterstrich die Bedeutung der digitalen Transformation.
|
Uzman, dijital dönüşümün önemini vurguladı. |
| 29 |
veranschaulichen |
örnekle açıklamak |
Fiil |
Die Ergebnisse werden durch Grafiken veranschaulicht. |
Sonuçlar grafiklerle örneklenerek açıklanıyor. |
| 30 |
verfolgen |
takip etmek |
Fiil |
Die Forschung verfolgt einen interdisziplinären Ansatz. |
Bu araştırma disiplinlerarası bir yaklaşımı takip ediyor. |
| 31 |
vermeiden |
önlemek / kaçınmak |
Fiil |
Um Risiken zu minimieren, sollten bestimmte Praktiken konsequent
vermieden werden.
|
Riskleri azaltmak için bazı uygulamalardan sürekli olarak kaçınılmalıdır. |
| 32 |
vorschlagen |
önermek |
Fiil |
Der Berater schlug eine innovative Strategie zur Effizienzsteigerung
vor.
|
Danışman, verimliliği artırmak için yenilikçi bir strateji önerdi. |
| 33 |
vorziehen |
tercih etmek |
Fiil |
Viele Unternehmen ziehen flexible Arbeitszeiten klassischen Modellen
vor.
|
Birçok şirket esnek çalışma saatlerini klasik modellere tercih ediyor. |
| 34 |
widerlegen |
çürütmek / aksini göstermek |
Fiil |
Die Studie widerlegt gängige Mythen über den Arbeitsmarkt. |
Çalışma, işgücü piyasasıyla ilgili yaygın mitleri çürütüyor. |
| 35 |
zulassen |
izin vermek |
Fiil |
Die Richtlinien lassen keine Ausnahmen zu. |
Yönergeler hiçbir istisnaya izin vermiyor. |
| 36 |
zusammenhängen |
bağlantılı olmak |
Fiil |
Die Symptome hängen direkt mit den Umweltbedingungen
zusammen.
|
Semptomlar doğrudan çevre koşullarıyla bağlantılıdır. |
| 37 |
zusammenfassen |
özetlemek |
Fiil |
Der Vortrag fasste die zentralen Erkenntnisse der Studie zusammen. |
Sunum, çalışmanın temel bulgularını özetledi. |
| 38 |
zunehmen |
artmak |
Fiil |
Die Komplexität der Aufgaben nimmt mit der Größe des Projekts zu. |
Görevlerin karmaşıklığı, projenin boyutuyla birlikte artıyor. |
| 39 |
zurückführen |
dayandırmak / açıklamak |
Fiil |
Die Forscher führen die positiven Effekte auf die neuen Maßnahmen
zurück.
|
Araştırmacılar, olumlu etkileri yeni önlemlere dayandırıyor. |
| 40 |
zutreffen |
doğru olmak |
Fiil |
Diese Annahme trifft nur unter bestimmten Bedingungen
zu.
|
Bu varsayım yalnızca belirli koşullar altında doğrudur. |
| 41 |
die Abhängigkeit |
bağımlılık |
İsim |
Die Abhängigkeit von fossilen Brennstoffen stellt ein ernstes Problem
dar. |
Fosil yakıtlara bağımlılık ciddi bir sorun teşkil ediyor. |
| 42 |
die Abweichung |
sapma |
İsim |
Die Abweichung von den erwarteten Werten ist minimal. |
Beklenen değerlerden sapma minimum düzeydedir. |
| 43 |
die Anpassung |
uyum |
İsim |
Eine schnelle Anpassung an neue Gegebenheiten ist entscheidend. |
Yeni durumlara hızlı uyum sağlamak kritik öneme sahiptir. |
| 44 |
der Anspruch |
hak / iddia |
İsim |
Der Anspruch auf faire Behandlung ist grundlegend. |
Adil muamele hakkı temel bir haktır. |
| 45 |
die Auswirkung |
etki / sonuç |
İsim |
Die Auswirkung der Reformen auf die Wirtschaft ist beträchtlich. |
Reformların ekonomi üzerindeki etkisi kayda değerdir. |
| 46 |
die Bereicherung |
zenginleştirme |
İsim |
Die kulturelle Bereicherung durch internationale Zusammenarbeit ist
unbestreitbar. |
Uluslararası iş birliği sayesinde sağlanan kültürel zenginleşme tartışmasızdır. |
| 47 |
die Bedingung |
şart / koşul |
İsim |
Die Einhaltung aller Bedingungen ist für den Erfolg entscheidend. |
Tüm koşullara uyum, başarı için kritik öneme sahiptir. |
| 48 |
die Beteiligung |
katılım |
İsim |
Eine aktive Beteiligung der Mitarbeiter verbessert die Projektqualität.
|
Çalışanların aktif katılımı proje kalitesini artırır. |
| 49 |
die Bevölkerungsentwicklung |
nüfus gelişimi |
İsim |
Die Bevölkerungsentwicklung zeigt einen deutlichen Trend zur
Urbanisierung. |
Nüfus gelişimi, kentleşme yönünde belirgin bir eğilim gösteriyor. |
| 50 |
die Beurteilung |
değerlendirme |
İsim |
Eine fundierte Beurteilung der Daten ist essentiell für die
Entscheidungsfindung. |
Verilerin sağlıklı bir değerlendirmesi, karar alma süreci için elzemdir. |
| 51 |
die Darstellung |
sunum / tasvir |
İsim |
Die Darstellung der Ergebnisse erfolgt in übersichtlichen Grafiken.
|
Sonuçların sunumu, anlaşılır grafiklerle gerçekleştiriliyor. |
| 52 |
die Eigenschaft |
özellik |
İsim |
Teamfähigkeit ist eine unverzichtbare Eigenschaft in modernen
Unternehmen. |
Takım çalışması yeteneği, modern şirketlerde vazgeçilmez bir özelliktir. |
| 53 |
die Erkenntnis |
bilgi / kavrayış |
İsim |
Die Studie liefert wichtige Erkenntnisse für die zukünftige Forschung.
|
Çalışma, gelecekteki araştırmalar için önemli bilgiler sağlıyor. |
| 54 |
die Fragestellung |
soru / problem tanımı |
İsim |
Eine präzise Fragestellung ist entscheidend für den Erfolg der Studie.
|
Kesin bir problem tanımı, çalışmanın başarısı için kritik öneme sahiptir. |
| 55 |
die Gestaltung |
düzenleme / tasarım |
İsim |
Die Gestaltung der Prozesse beeinflusst maßgeblich die Effizienz im
Unternehmen. |
Süreçlerin tasarımı, şirketin verimliliğini büyük ölçüde etkiler. |
| 56 |
die Herausforderung |
meydan okuma |
İsim |
Die digitale Transformation stellt eine erhebliche Herausforderung für
alle Branchen dar. |
Dijital dönüşüm, tüm sektörler için önemli bir meydan okumadır. |
| 57 |
die Implementierung |
uygulama / yürütme |
İsim |
Die erfolgreiche Implementierung neuer Strategien erfordert sorgfältige
Planung. |
Yeni stratejilerin başarılı uygulanması, dikkatli planlama gerektirir. |
| 58 |
die Komplexität |
karmaşıklık |
İsim |
Die zunehmende Komplexität der Projekte erfordert spezialisierte
Fachkenntnisse. |
Projelerin artan karmaşıklığı, uzman bilgisi gerektiriyor. |
| 59 |
die Konsequenz |
sonuç |
İsim |
Eine mangelhafte Planung hat schwerwiegende Konsequenzen für das
Projekt. |
Zayıf bir planlamanın proje üzerinde ciddi sonuçları olur. |
| 60 |
die Kompetenz |
yeterlilik |
İsim |
Die fachliche Kompetenz der Mitarbeiter entscheidet über den
Projekterfolg. |
Çalışanların mesleki yeterliliği, proje başarısını belirler. |
| 61 |
die Leistung |
performans / başarı |
İsim |
Die kontinuierliche Leistung des Teams ist entscheidend für die
Wettbewerbsfähigkeit. |
Ekibin sürekli performansı, rekabet edebilirlik açısından kritik öneme sahiptir. |
| 62 |
die Perspektive |
bakış açısı |
İsim |
Eine interdisziplinäre Perspektive ermöglicht innovative Lösungen. |
Disiplinlerarası bir bakış açısı, yenilikçi çözümleri mümkün kılar. |
| 63 |
die Regulierung |
düzenleme |
İsim |
Die Regulierung des Marktes soll faire Wettbewerbsbedingungen
sicherstellen. |
Piyasanın düzenlenmesi, adil rekabet koşullarını güvence altına almalıdır. |
| 64 |
die Relevanz |
önem / uygunluk |
İsim |
Die Relevanz der Ergebnisse für die Praxis ist unbestritten. |
Sonuçların uygulama açısından önemi tartışmasızdır. |
| 65 |
die Verantwortung |
sorumluluk |
İsim |
Führungskräfte übernehmen die Verantwortung für die strategische
Ausrichtung des Unternehmens. |
Yöneticiler, şirketin stratejik yönelimi için sorumluluk üstlenir. |
| 66 |
die Voraussetzung |
ön koşul |
İsim |
Eine solide Ausbildung ist die grundlegende Voraussetzung für
beruflichen Erfolg. |
Sağlam bir eğitim, mesleki başarı için temel ön koşuldur. |
| 67 |
die Wirkung |
etki |
İsim |
Die nachhaltige Wirkung der Reformen wird erst in einigen Jahren
sichtbar. |
Reformların kalıcı etkisi ancak birkaç yıl sonra görülebilir. |
| 68 |
die Zielsetzung |
hedef belirleme |
İsim |
Die klare Zielsetzung erleichtert die Umsetzung strategischer
Maßnahmen. |
Net bir hedef belirleme, stratejik önlemlerin uygulanmasını kolaylaştırır. |
| 69 |
die Zusammenarbeit |
iş birliği |
İsim |
Die interdisziplinäre Zusammenarbeit zwischen den Abteilungen fördert
innovative Lösungen. |
Bölümler arasındaki disiplinlerarası iş birliği, yenilikçi çözümleri destekler. |
| 70 |
die Zufriedenheit |
memnuniyet |
İsim |
Die Kundenzufriedenheit ist ein zentraler Indikator für den Unternehmenserfolg. |
Müşteri memnuniyeti, şirket başarısı için merkezi bir göstergedir. |
| 71 |
der Ansatz |
yaklaşım / yöntem |
İsim |
Der wissenschaftliche Ansatz ermöglicht fundierte Analysen komplexer
Fragestellungen. |
Bilimsel yaklaşım, karmaşık problem tanımlarının sağlam bir şekilde analiz edilmesini
sağlar. |
| 72 |
der Beitrag |
katkı |
İsim |
Jeder Mitarbeiter leistet einen wertvollen Beitrag zum Projekterfolg.
|
Her çalışan, proje başarısına değerli bir katkı sağlar. |
| 73 |
der Einfluss |
etki |
İsim |
Politische Entscheidungen haben einen direkten Einfluss auf die
Wirtschaft. |
Politik kararları, ekonomi üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir. |
| 74 |
der Fortschritt |
ilerleme |
İsim |
Technologischer Fortschritt eröffnet neue Chancen in der Industrie.
|
Teknolojik ilerleme, sanayide yeni fırsatlar sunuyor. |
| 75 |
der Grundsatz |
prensip / ilke |
İsim |
Transparenz ist ein zentraler Grundsatz guter Unternehmensführung. |
Şeffaflık, iyi şirket yönetiminin temel bir ilkesidir. |
| 76 |
der Hinweis |
ipucu / uyarı |
İsim |
Ein klarer Hinweis auf potenzielle Risiken ist für die Planung
unerlässlich. |
Olası risklere dair net bir uyarı, planlama için vazgeçilmezdir. |
| 77 |
der Konsens |
uzlaşma |
İsim |
Ein breiter Konsens innerhalb des Teams fördert nachhaltige
Entscheidungen. |
Takım içinde geniş bir uzlaşma, sürdürülebilir kararları destekler. |
| 78 |
der Nutzen |
fayda |
İsim |
Der langfristige Nutzen der Investition überwiegt die anfänglichen
Kosten. |
Yatırımın uzun vadeli faydası, başlangıçtaki maliyetlerden daha ağır basar. |
| 79 |
der Schwerpunkt |
odak noktası |
İsim |
Der Schwerpunkt des Projekts liegt auf nachhaltiger Energiegewinnung.
|
Projenin odak noktası, sürdürülebilir enerji üretimidir. |
| 80 |
der Trend |
eğilim |
İsim |
Ein aktueller Trend zeigt die steigende Bedeutung von Homeoffice. |
Güncel bir eğilim, evden çalışmanın artan önemini gösteriyor. |
| 81 |
anspruchsvoll |
zorlu / iddialı |
Sıfat |
Das Projekt ist besonders anspruchsvoll und erfordert erfahrene
Fachkräfte. |
Proje özellikle zorlu ve deneyimli uzmanlar gerektiriyor. |
| 82 |
bedeutsam |
anlamlı / önemli |
Sıfat |
Die Ergebnisse der Studie sind für die zukünftige Forschung bedeutsam.
|
Çalışmanın sonuçları, gelecekteki araştırmalar için anlamlıdır. |
| 83 |
bewährt |
kanıtlanmış |
Sıfat |
Ein bewährtes Verfahren reduziert Risiken und steigert Effizienz. |
Kanıtlanmış bir yöntem, riskleri azaltır ve verimliliği artırır. |
| 84 |
einschneidend |
keskin / önemli |
Sıfat |
Die Reformen hatten einschneidende Auswirkungen auf die Wirtschaft.
|
Reformların ekonomi üzerinde keskin etkileri oldu. |
| 85 |
effektiv |
etkili |
Sıfat |
Ein effektiver Plan spart Zeit und Ressourcen. |
Etkili bir plan, zaman ve kaynak tasarrufu sağlar. |
| 86 |
effizient |
verimli |
Sıfat |
Die effiziente Nutzung der Mittel ist entscheidend für den
Projekterfolg. |
Kaynakların verimli kullanımı, proje başarısı için kritiktir. |
| 87 |
fundiert |
sağlam / temelinden |
Sıfat |
Eine fundierte Analyse verhindert Fehlentscheidungen. |
Sağlam bir analiz, yanlış kararları önler. |
| 88 |
ganzheitlich |
bütüncül |
Sıfat |
Ein ganzheitlicher Ansatz berücksichtigt alle relevanten Faktoren. |
Bütüncül bir yaklaşım, tüm ilgili faktörleri dikkate alır. |
| 89 |
innovativ |
yenilikçi |
Sıfat |
Das Unternehmen setzt auf innovative Technologien zur
Effizienzsteigerung. |
Şirket, verimliliği artırmak için yenilikçi teknolojilere odaklanıyor. |
| 90 |
nachvollziehbar |
anlaşılabilir |
Sıfat |
Die Vorgehensweise ist klar und nachvollziehbar dokumentiert. |
Uygulama yöntemi açık ve anlaşılabilir bir şekilde belgelenmiştir. |
| 91 |
nachhaltig |
sürdürülebilir |
Sıfat |
Die Firma verfolgt eine nachhaltige Unternehmensstrategie. |
Firma, sürdürülebilir bir şirket stratejisi izliyor. |
| 92 |
relevant |
ilgili / önemli |
Sıfat |
Die Ergebnisse sind für die aktuelle Diskussion besonders relevant.
|
Sonuçlar, mevcut tartışma için özellikle önemlidir. |
| 93 |
signifikant |
anlamlı / önemli |
Sıfat |
Es gibt einen signifikanten Unterschied zwischen den beiden Methoden.
|
İki yöntem arasında anlamlı bir fark vardır. |
| 94 |
tauglich |
uygun / elverişli |
Sıfat |
Nur taugliche Lösungen werden in die Praxis umgesetzt. |
Sadece uygun çözümler uygulamaya konur. |
| 95 |
umfassend |
kapsamlı |
Sıfat |
Die Studie liefert eine umfassende Analyse des Marktes. |
Çalışma, piyasanın kapsamlı bir analizini sunuyor. |
| 96 |
unterschiedlich |
farklı |
Sıfat |
Die Meinungen der Experten waren unterschiedlich. |
Uzmanların görüşleri farklıydı. |
| 97 |
verantwortungsvoll |
sorumlu |
Sıfat |
Führungskräfte müssen verantwortungsvoll handeln. |
Yöneticiler sorumlu bir şekilde hareket etmelidir. |
| 98 |
verbindlich |
bağlayıcı |
Sıfat |
Die Vereinbarung ist rechtlich verbindlich. |
Anlaşma hukuken bağlayıcıdır. |
| 99 |
wesentlich |
esas / temel |
Sıfat |
Ein wesentlicher Aspekt des Projekts ist die Effizienzsteigerung. |
Projenin temel bir yönü, verimliliği artırmaktır. |
| 100 |
zielorientiert |
hedef odaklı |
Sıfat |
Ein zielorientiertes Team arbeitet effizient und fokussiert. |
Hedef odaklı bir ekip, verimli ve odaklı çalışır. |
| 101 |
allerdings |
ancak / doğrusu |
Zarf / Bağlaç |
Das Projekt ist ambitioniert, allerdings realistisch umsetzbar. |
Proje iddialı, ancak uygulanabilir bir şekilde gerçekçidir. |
| 102 |
demzufolge |
buna göre / sonuç olarak |
Zarf / Bağlaç |
Die Ergebnisse waren positiv, demzufolge wurde das Budget erhöht. |
Sonuçlar olumlu oldu, buna göre bütçe artırıldı. |
| 103 |
demnach |
buna göre |
Zarf / Bağlaç |
Die Analyse ist abgeschlossen, demnach können wir mit der Umsetzung
beginnen. |
Analiz tamamlandı, buna göre uygulamaya başlayabiliriz. |
| 104 |
demgegenüber |
buna karşı |
Zarf / Bağlaç |
Der Umsatz stieg, den Ausgaben demgegenüber blieben stabil. |
Gelir arttı, buna karşı giderler sabit kaldı. |
| 120 |
dennoch |
yine de / buna rağmen |
Zarf / Bağlaç |
Die Aufgabe war schwierig, dennoch konnte sie erfolgreich abgeschlossen
werden. |
Görev zordu, yine de başarıyla tamamlandı. |
| 121 |
hingegen |
buna karşılık |
Zarf / Bağlaç |
Die Kosten stiegen, die Einnahmen hingegen blieben konstant. |
Maliyetler arttı, buna karşılık gelirler sabit kaldı. |
| 122 |
infolgedessen |
bu nedenle |
Zarf / Bağlaç |
Die Daten waren fehlerhaft, infolgedessen mussten sie korrigiert
werden. |
Veriler hatalıydı, bu nedenle düzeltilmeleri gerekiyordu. |
| 123 |
insoweit |
bu ölçüde / bu açıdan |
Zarf / Bağlaç |
Insoweit entspricht das Ergebnis den Erwartungen. |
Bu açıdan sonuç, beklentilere uygundur. |
| 124 |
insofern |
bu açıdan |
Zarf / Bağlaç |
Die Maßnahmen sind sinnvoll, insofern sie die Effizienz steigern. |
Önlemler anlamlıdır, bu açıdan verimliliği artırıyorlar. |
| 125 |
mittlerweile |
bu arada |
Zarf / Bağlaç |
Die Situation hat sich mittlerweile deutlich verbessert. |
Durum bu arada belirgin şekilde iyileşti. |
| 126 |
nichtsdestotrotz |
yine de / buna rağmen |
Zarf / Bağlaç |
Das Problem ist komplex, nichtsdestotrotz gibt es Lösungen. |
Problem karmaşık, yine de çözümler mevcut. |
| 127 |
obgleich |
rağmen |
Zarf / Bağlaç |
Obgleich die Risiken hoch sind, wurde das Projekt gestartet. |
Riskler yüksek olmasına rağmen proje başlatıldı. |
| 128 |
sofern |
şartıyla |
Zarf / Bağlaç |
Die Analyse ist gültig, sofern alle Daten korrekt sind. |
Tüm veriler doğru olduğu şartıyla analiz geçerlidir. |
| 129 |
statt |
yerine |
Zarf / Bağlaç |
Statt auf kurzfristige Gewinne zu setzen, sollte das Unternehmen
langfristig planen. |
Kısa vadeli kazançlara odaklanmak yerine şirket, uzun vadeli planlama yapmalıdır. |
| 130 |
trotz |
rağmen |
Zarf / Bağlaç |
Trotz der schwierigen Bedingungen verlief das Projekt erfolgreich. |
Zor koşullara rağmen proje başarılı bir şekilde gerçekleşti. |
| 131 |
unabhängig |
bağımsız olarak |
Zarf / Bağlaç |
Die Entscheidung wurde unabhängig von äußeren Einflüssen getroffen.
|
Karar, dış etkilerden bağımsız olarak alındı. |
| 132 |
unterdessen |
bu sırada |
Zarf / Bağlaç |
Die Experten analysierten die Daten, unterdessen wurden weitere Tests
durchgeführt. |
Uzmanlar verileri analiz ederken, bu sırada ek testler yapıldı. |
| 133 |
währenddessen |
bu sırada |
Zarf / Bağlaç |
Die IT-Abteilung arbeitete am Systemupdate, währenddessen wurden Nutzer
informiert. |
BT departmanı sistem güncellemesi üzerinde çalışırken, bu sırada kullanıcılar
bilgilendirildi. |
| 134 |
wiederum |
diğer yandan / yeniden |
Zarf / Bağlaç |
Ein Ansatz ist effektiv, wiederum ein anderer Ansatz zeigt andere
Vorteile. |
Bir yaklaşım etkili, diğer yandan başka bir yaklaşım farklı avantajlar gösteriyor. |
| 135 |
einschließlich |
dahil |
Zarf / Bağlaç |
Der Bericht umfasst alle Kosten, einschließlich Steuern und Gebühren.
|
Rapor, vergiler ve ücretler dahil tüm maliyetleri kapsar. |
| 136 |
die Abgrenzung |
sınırlandırma / ayrım |
İsim |
Eine klare Abgrenzung der Verantwortlichkeiten verhindert Konflikte im
Team. |
Sorumlulukların net bir şekilde sınırlandırılması, ekip içinde çatışmaları önler. |
| 137 |
die Anforderung |
gereklilik / talep |
İsim |
Die Anforderungen an das Projekt wurden detailliert dokumentiert. |
Projeye yönelik gereklilikler detaylı bir şekilde belgelenmiştir. |
| 138 |
die Ausführung |
uygulama / gerçekleştirme |
İsim |
Die korrekte Ausführung der Maßnahmen ist entscheidend für den
Projekterfolg. |
Önlemlerin doğru bir şekilde uygulanması, proje başarısı için kritiktir. |
| 139 |
die Darstellung |
tasvir / sunum |
İsim |
Eine anschauliche Darstellung erleichtert das Verständnis komplexer
Zusammenhänge. |
Anlaşılır bir sunum, karmaşık ilişkilerin anlaşılmasını kolaylaştırır. |
| 140 |
die Durchsetzung |
yürürlüğe koyma / egemenlik |
İsim |
Die Durchsetzung neuer Richtlinien erfordert klare Kommunikation und
Planung. |
Yeni yönergelerin yürürlüğe konması, net iletişim ve planlama gerektirir. |
| 141 |
die Einhaltung |
uyum / riayet |
İsim |
Die Einhaltung gesetzlicher Vorgaben ist für Unternehmen verpflichtend.
|
Yasal düzenlemelere uyum, şirketler için zorunludur. |
| 142 |
die Entlastung |
hafifletme |
İsim |
Die Einführung neuer Technologien führt zu einer spürbaren Entlastung
der Mitarbeiter. |
Yeni teknolojilerin uygulanması, çalışanların üzerindeki yükü hafifletir. |
| 143 |
die Erhebung |
toplama / veri toplama |
İsim |
Die Erhebung von Daten ist die Grundlage jeder fundierten Analyse. |
Veri toplama, her sağlam analizin temelidir. |
| 144 |
die Forschung |
araştırma |
İsim |
Innovative Produkte entstehen oft aus intensiver Forschung. |
Yenilikçi ürünler genellikle yoğun araştırmalardan doğar. |
| 145 |
die Grundlage |
temel / esas |
İsim |
Die Grundlage der Strategie bildet eine umfassende Marktanalyse. |
Stratejinin temeli, kapsamlı bir piyasa analizidir. |
| 146 |
die Initiative |
girişim |
İsim |
Die Initiative der Mitarbeiter führte zu bemerkenswerten
Verbesserungen. |
Çalışanların girişimi, kayda değer iyileştirmelere yol açtı. |
| 147 |
die Innovation |
yenilik |
İsim |
Kontinuierliche Innovation ist entscheidend für den Markterfolg. |
Sürekli yenilik, piyasa başarısı için kritiktir. |
| 148 |
die Klarheit |
açıklık / netlik |
İsim |
Die Klarheit
| İletişimde açıklık, yanlış anlamaları önler. |
| 149 |
die Methodik |
metodoloji |
İsim |
Eine systematische Methodik sichert die Qualität der
Forschungsergebnisse. |
Sistematik bir metodoloji, araştırma sonuçlarının kalitesini garanti eder. |
| 150 |
die Perspektive |
bakış açısı |
İsim |
Eine neue Perspektive eröffnet innovative Lösungsansätze. |
Yeni bir bakış açısı, yenilikçi çözüm yolları sunar. |
| 151 |
die Qualität |
kalite |
İsim |
Die Qualität der Produkte ist entscheidend für die Kundenbindung. |
Ürünlerin kalitesi, müşteri bağlılığı için kritiktir. |
| 152 |
die Relevanz |
önem |
İsim |
Die Relevanz der Studie wird durch aktuelle Daten unterstützt. |
Çalışmanın önemi, güncel verilerle desteklenir. |
| 153 |
die Struktur |
yapı / yapılandırma |
İsim |
Eine klare Struktur erleichtert die Umsetzung komplexer Projekte. |
Net bir yapı, karmaşık projelerin uygulanmasını kolaylaştırır. |
| 154 |
die Umsetzung |
uygulama / hayata geçirme |
İsim |
Die Umsetzung der Strategie erfordert sorgfältige Planung. |
Stratejinin hayata geçirilmesi, dikkatli planlama gerektirir. |
| 155 |
die Vision |
vizyon |
İsim |
Eine klare Vision motiviert das Team und leitet die strategischen
Entscheidungen. |
Net bir vizyon, ekibi motive eder ve stratejik kararları yönlendirir. |
| 141 |
auf etwas abzielen |
bir şeyi hedeflemek |
İfade |
Die Kampagne zielt auf eine jüngere Zielgruppe ab. |
Kampanya, daha genç bir hedef grubu hedefliyor. |
| 142 |
auf etwas zurückführen |
bir şeye dayandırmak |
İfade |
Die Probleme lassen sich auf fehlende Kommunikation zurückführen. |
Problemler, eksik iletişime dayandırılabilir. |
| 143 |
einen Beitrag leisten |
katkıda bulunmak |
İfade |
Jeder Mitarbeiter kann einen Beitrag leisten, um das Projekt
erfolgreich zu machen. |
Her çalışan, projeyi başarılı kılmak için katkıda bulunabilir. |
| 144 |
in Betracht ziehen |
dikkate almak |
İfade |
Wir sollten alle Möglichkeiten in Betracht ziehen, bevor wir
entscheiden. |
Karar vermeden önce tüm olasılıkları dikkate almalıyız. |
| 145 |
zur Verfügung stellen |
hizmete sunmak |
İfade |
Die Daten werden allen Forschern zur Verfügung gestellt. |
Veriler, tüm araştırmacılara hizmete sunuluyor. |
| 146 |
Verantwortung übernehmen |
sorumluluk üstlenmek |
İfade |
Führungskräfte müssen für ihre Entscheidungen Verantwortung übernehmen.
|
Yöneticiler, aldıkları kararlar için sorumluluk üstlenmelidir. |
| 147 |
eine Entscheidung treffen |
karar vermek |
İfade |
Das Team muss eine Entscheidung treffen, um den Prozess fortzusetzen.
|
Takım, süreci ilerletmek için karar vermelidir. |
| 148 |
den Schwerpunkt legen auf |
öncelik vermek |
İfade |
Das Unternehmen legt den Schwerpunkt auf nachhaltige Technologien. |
Şirket, önceliği sürdürülebilir teknolojilere veriyor. |
| 149 |
Maßnahmen ergreifen |
önlem almak |
İfade |
Die Regierung muss dringend Maßnahmen ergreifen, um das Problem zu
lösen. |
Hükümet, problemi çözmek için acilen önlem almak zorundadır. |
| 150 |
ins Leben rufen |
hayata geçirmek |
İfade |
Die Organisation hat ein neues Förderprogramm ins Leben gerufen. |
Organizasyon, yeni bir destek programını hayata geçirdi. |
| 151 |
einen Einfluss ausüben |
etki yapmak |
İfade |
Politische Entscheidungsträger können erheblichen Einfluss ausüben.
|
Politik karar alıcılar önemli bir etki yapabilir. |
| 152 |
zur Folge haben |
sonucunu doğurmak |
İfade |
Die Maßnahme wird erhebliche Veränderungen zur Folge haben. |
Önlem, önemli değişiklikler doğuracaktır. |
| 153 |
im Vordergrund stehen |
ön planda olmak |
İfade |
Bei der Entscheidung steht die Effizienz im Vordergrund. |
Kararda, verimlilik ön plandadır. |
| 154 |
den Überblick behalten |
genel durumu takip etmek |
İfade |
Projektleiter müssen stets den Überblick behalten. |
Proje yöneticileri her zaman genel durumu takip etmelidir. |
| 155 |
eine Rolle spielen |
rol oynamak |
İfade |
Motivation spielt eine entscheidende Rolle im Projekterfolg. |
Motivasyon, proje başarısında önemli bir rol oynar. |
| 156 |
zum Ausdruck bringen |
ifade etmek |
İfade |
Die Ergebnisse bringen die Sichtweisen der Experten zum Ausdruck. |
Sonuçlar, uzmanların bakış açılarını ifade eder. |
| 157 |
in Frage stellen |
sorgulamak / şüpheye düşürmek |
İfade |
Die neuen Daten stellen frühere Annahmen in Frage. |
Yeni veriler, önceki varsayımları sorgulatıyor. |
| 158 |
in Einklang bringen |
uyumlu hâle getirmek |
İfade |
Die Strategien müssen mit den Unternehmenszielen in Einklang gebracht
werden. |
Stratejiler, şirket hedefleriyle uyumlu hâle getirilmelidir. |
| 159 |
etwas in Kauf nehmen |
kabullenmek |
İfade |
Man muss gewisse Risiken in Kauf nehmen, um Fortschritte zu erzielen.
|
İlerleme sağlamak için bazı riskleri kabullenmek gerekir. |
| 160 |
zur Kenntnis nehmen |
farkına varmak |
İfade |
Die Ergebnisse der Studie wurden vom Management zur Kenntnis genommen.
|
Çalışmanın sonuçları yönetim tarafından farkına varıldı. |
| 161 |
die Ambition |
hırs |
İsim |
Seine Ambition, neue Märkte zu erschließen, motiviert das gesamte Team.
|
Yeni pazarlar açma hırsı, tüm ekibi motive ediyor. |
| 162 |
die Belastung |
yük / stres |
İsim |
Hohe Arbeitszeiten erhöhen die psychische Belastung der Mitarbeiter.
|
Uzun çalışma saatleri, çalışanların psikolojik yükünü artırır. |
| 163 |
die Chance |
fırsat |
İsim |
Internationale Projekte bieten eine einzigartige Chance zur
Weiterentwicklung. |
Uluslararası projeler, gelişim için eşsiz bir fırsat sunar. |
| 164 |
die Herausforderung |
meydan okuma |
İsim |
Die Digitalisierung stellt für viele Unternehmen eine große
Herausforderung dar.
|
Dijitalleşme, birçok şirket için büyük bir meydan okuma teşkil ediyor. |
| 165 |
die Initiative |
girişim |
İsim |
Durch eigene Initiative konnte sie das Projekt erfolgreich
vorantreiben. |
Kendi girişimi sayesinde projeyi başarılı bir şekilde ilerletebildi. |
| 166 |
die Kreativität |
yaratıcılık |
İsim |
Innovative Lösungen erfordern ein hohes Maß an Kreativität. |
Yenilikçi çözümler, yüksek düzeyde yaratıcılık gerektirir. |
| 167 |
die Motivation |
motivasyon |
İsim |
Klare Ziele steigern die Motivation der Mitarbeiter. |
Net hedefler, çalışanların motivasyonunu artırır. |
| 168 |
die Problemlösung |
problem çözme |
İsim |
Effiziente Problemlösung ist entscheidend für den Unternehmenserfolg.
|
Verimli problem çözme, şirket başarısı için kritiktir. |
| 169 |
die Zuverlässigkeit |
güvenilirlik |
İsim |
Die Zuverlässigkeit der Partner ist für langfristige Kooperationen
entscheidend. |
Ortakların güvenilirliği, uzun vadeli iş birlikleri için kritiktir. |
| 170 |
die Stabilität |
istikrar |
İsim |
Finanzielle Stabilität schafft Vertrauen bei Investoren. |
Mali istikrar, yatırımcılar arasında güven oluşturur. |
| 171 |
der Fortschritt |
ilerleme |
İsim |
Technologische Fortschritte revolutionieren die Industrie. |
Teknolojik ilerlemeler, sanayiyi devrim niteliğinde değiştiriyor. |
| 172 |
der Vorteil |
avantaj |
İsim |
Ein klarer Wettbewerbsvorteil ist entscheidend für den Markterfolg. |
Net bir rekabet avantajı, piyasa başarısı için kritiktir. |
| 173 |
der Nachteil |
dezavantaj |
İsim |
Ein Nachteil der Methode ist der hohe Zeitaufwand. |
Yöntemin bir dezavantajı, yüksek zaman gerektirmesidir. |
| 174 |
die Kompetenz |
yeterlilik |
İsim |
Fachliche Kompetenz ist Voraussetzung für verantwortungsvolle Aufgaben.
|
Mesleki yeterlilik, sorumluluk gerektiren görevler için ön koşuldur. |
| 175 |
die Verantwortung |
sorumluluk |
İsim |
Die Verantwortung für das Projekt liegt beim Teamleiter. |
Projenin sorumluluğu, takım liderine aittir. |
| 176 |
die Effizienz |
verimlilik |
İsim |
Optimierte Prozesse erhöhen die Effizienz erheblich. |
Optimize edilmiş süreçler, verimliliği önemli ölçüde artırır. |
| 177 |
die Flexibilität |
esneklik |
İsim |
Hohe Flexibilität ist in dynamischen Märkten entscheidend. |
Yüksek esneklik, dinamik pazarlarda kritiktir. |
| 178 |
die Innovation |
yenilik |
İsim |
Kontinuierliche Innovation sichert langfristigen Unternehmenserfolg.
|
Sürekli yenilik, uzun vadeli şirket başarısını güvence altına alır. |
| 179 |
die Nachhaltigkeit |
sürdürülebilirlik |
İsim |
Unternehmen müssen zunehmend auf Nachhaltigkeit achten. |
Şirketler giderek daha fazla sürdürülebilirliğe dikkat etmelidir. |
| 180 |
der Fortschritt |
ilerleme |
İsim |
Der Fortschritt in der Forschung eröffnet neue Möglichkeiten. |
Araştırmadaki ilerleme, yeni olanaklar sunuyor. |
| 181 |
die Analyse |
analiz |
İsim |
Die Analyse der Daten zeigte interessante Trends auf. |
Verilerin analizi, ilginç eğilimleri ortaya koydu. |
| 182 |
die Argumentation |
argümantasyon |
İsim |
Eine schlüssige Argumentation stärkt die Überzeugungskraft des
Vortrags. |
Tutarlı bir argümantasyon, sunumun ikna gücünü artırır. |
| 183 |
die Begründung |
gerekçe / açıklama |
İsim |
Die Entscheidung wurde mit einer ausführlichen Begründung erklärt. |
Karar, ayrıntılı bir gerekçe ile açıklandı. |
| 184 |
die Darstellung |
sunum / tasvir |
İsim |
Eine anschauliche Darstellung erleichtert das Verständnis komplexer
Inhalte. |
Anlaşılır bir sunum, karmaşık içeriklerin anlaşılmasını kolaylaştırır. |
| 185 |
die Evidenz |
kanıt |
İsim |
Die Evidenz stützt die These eindeutig. |
Kanıt, tezi açıkça destekliyor. |
| 186 |
die Fragestellung |
araştırma sorusu |
İsim |
Eine präzise Fragestellung ist Grundlage jeder wissenschaftlichen
Arbeit. |
Net bir araştırma sorusu, her bilimsel çalışmanın temelidir. |
| 187 |
die Hypothese |
hipotez |
İsim |
Die Hypothese wurde durch die Experimente überprüft. |
Hipotez, deneylerle test edildi. |
| 188 |
die Interpretation |
yorumlama |
İsim |
Die Interpretation der Ergebnisse erfordert kritisches Denken. |
Sonuçların yorumlanması, eleştirel düşünme gerektirir. |
| 189 |
die Methodik |
metodoloji |
İsim |
Eine sorgfältige Methodik sichert die Validität der Studie. |
Dikkatli bir metodoloji, çalışmanın geçerliliğini garanti eder. |
| 190 |
die Publikation |
yayın |
İsim |
Die Publikation der Ergebnisse erfolgte in einer Fachzeitschrift. |
Sonuçların yayını, bir akademik dergide gerçekleşti. |
| 191 |
die Qualitätssicherung |
kalite güvence |
İsim |
Ein systematisches Vorgehen in der Qualitätssicherung gewährleistet
zuverlässige Ergebnisse. |
Kalite güvencesinde sistematik bir yaklaşım, güvenilir sonuçları garanti eder. |
| 192 |
die Statistik |
istatistik |
İsim |
Die Statistik zeigt deutliche Unterschiede zwischen den Gruppen. |
İstatistik, gruplar arasında belirgin farklar gösteriyor. |
| 193 |
die Studie |
çalışma / araştırma |
İsim |
Die Studie liefert wichtige Erkenntnisse für die Praxis. |
Çalışma, uygulama için önemli bulgular sağlıyor. |
| 194 |
die Untersuchung |
inceleme |
İsim |
Die Untersuchung der Daten zeigte neue Zusammenhänge. |
Verilerin incelenmesi, yeni ilişkileri ortaya koydu. |
| 195 |
die Validität |
geçerlilik |
İsim |
Die Validität der Ergebnisse hängt von der Methodik ab. |
Sonuçların geçerliliği, metodolojiye bağlıdır. |
| 196 |
die Reliabilität |
güvenilirlik |
İsim |
Hohe Reliabilität der Messungen ist entscheidend für die Studie. |
Ölçümlerin yüksek güvenilirliği, çalışma için kritiktir. |
| 197 |
die Evidenzbasierung |
kanıta dayalı olma |
İsim |
Die Evidenzbasierung der Empfehlungen erhöht deren Glaubwürdigkeit.
|
Tavsiyelerin kanıta dayalı olması, güvenilirliğini artırır. |
| 198 |
die Theorie |
teori |
İsim |
Die Theorie liefert den Rahmen für die praktische Anwendung. |
Teori, uygulama için çerçeve sağlar. |
| 199 |
die Argumentation |
mantıksal çıkarım |
İsim |
Eine logische Argumentation überzeugt die Zuhörer. |
Mantıklı bir argümantasyon, dinleyicileri ikna eder. |
| 200 |
die Evaluation |
değerlendirme |
İsim |
Die Evaluation der Maßnahmen zeigt deren Effektivität. |
Önlemlerin değerlendirmesi, etkinliklerini gösterir. |